KOSOVALILARIN YENİ BULUŞMA NOKTASI
  Kosova
 

Kosova

Rifat Sait



1-BALKANADOLU

Balkanlar tarih boyunca Osmanlı’nın dikkatini çekmiştir.Osmanlı’nın Batı’ya girişi Balkan kapısının açılması ile başlar.Hatta diyebiliriz ki; Balkanlarla olan temas ve kaynaşma, sonraki 600 yıllık süreçte Osmanlının çimentosu olmuştur.Osmanlı, Anadolu köküne  Balkan serumunun verilmesiyle adeta “Balkananadolu”  imparatorluğu olmuştur.Bu aslında Oryantalizm ile Batılılışma’nın birleşmesidir.

2-BALKANLAŞMA (BALKANİZATİON)

İki dünya savaşı’nın Balkanlar’da patlak vermesi Osmanlı’nın Balkan siyasetinin önemini vurguluyor.Diğer yandan Kosova’nın önemi ise bir çok farklı unsura dayansa da , Balkanlarda büyük etnik topluluk olan Arnavutlar’ın merkezi konumunda olması olaya farklı bir boyut kazandırır.Zira Balkanlaşma (Balkanization) yani  büyük bir devletin küçük parçalara ayrılması Kosova için ayrı bir değer taşır. Batılıların böl parçala yönet sisteminden doğmuş bir terim olan Balkanlaşmaya en iyi örnek Osmanlı döneminde büyük bir topluluk olan Arnavutluk sancağıdır. Tarihe baktığımızda Arnavutlar, Preşeva ve Kosova’nın Sırplara, Üsküp bölgesinin Makedonya’ya, Çamriya bölgesinin (Yanya) Yunanistana verilmesiyle sadece bugünkü Arnavutluk topraklarına mahkum edilmişti.Tarihte Etnik Arnavutluk denilen bu bölgenin merkezi Kosova’dır.Bu gün Batılı ülkelerin en büyük korkularından biri bu büyük Arnavutluk devletinin tekrar birleşmesidir.Marti Athisari’nin Kosova için öngördüğü planda bu husus yani Kosova’nın başka ülkelerle birleştirilemeyeceği aslında Arnavutluk ve Makedonya ile birleşemeyeceği anlaşılmaktadır.Oysa aynı Marti Athisari planında Kosova’nın mevcut haliyle bir bütün olarak  bağımsız olduğu belirtilir ki bu durum Sırbistan’ın Mitrovisa üzerindeki talepleri ile uyuşmaz.Fransa gibi Batılı devletler bu konuda Sırbistan’a destek veriyor görünüyor.

 

 

 

3-ALMANLAR AÇISINDAN  KOSOVA

 Mitrovisa’daki Trepça Altın ve Gümüş madenleri bu bölgenin önemini vurguluyor.İlginçtir ki; Osmanlı döneminde Trepça madenleri ile Almanlar çok ilgilenmişler. Hala çözülemeyen bir cinayetle öldürülen Dr. Necip Hablemitoğlu’nun Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası ve Bergama Ovacık Altın Madeninleri ile ilgili yazıları dikkat çeker. UÇK’ya destek verdiği ileri sürülen ülkelerden biri de Almanya’dır. Necip Hablemitoğlu, Almanya’nın istihbarat servisi aracılığı ile daha 1988 tarihinden itibaren Arnavut mafyası ile ilişki kurduğunu ve Doğu Almanya’nın Rus yapımı silahlarının UÇK eline geçmesini sağladığını öne sürmektedir. Sürgündeki Kosova Hükümetine destek veren Almanya’nın buna ilaveten tüm dünyadaki Arnavutların nakdi yardımlarını da Almanya üzerinden transfer edilmesine izin verdiğini ve Alman gizli servisinin UÇK’ya sırtını dayayarak bölgede varlığını sınırlı da olsa hissettirdiğini ileri sürmektedir. Bu arada Kosova’da Avro’nun resmi para olarak kullanılması ve UNMİK temsilcilerinin genellikle AB üyesi ülkelerin diplomatlarından seçilmesi AB’nin bölgedeki etkisi arttırma çabası içinde olduğunu göstermektedir. Balkanlarda Bosna ve Kosova’yı içine alacak genişlemenin AB’yi bir nevi imparatorluk haline getireceği yani “…ortaçağ Kutsal Roma imparatorluğu'nun, modern (kimilerine göre postmodern) bir versiyonu” olacağı ileri sürülmektedir. “Alman Dış Politikası gazetesine göre, Kosova bağımsızlığını en çok destekleyen Almanya, aslında Kosova’nın doğal kaynaklarından Sırbistan’dan herhangi bir sınırlama olmadan  faydalamak istiyor.

 4-KOSOVA VE TÜRKLER

Balkanlardaki güçlü bir Arnavutluk, kuşkusuz stratejik açıdan tarihi kardeşlik bağları olan Türkiye Cumhuriyeti’nin avantajına olacaktır. Kosova, Balkan ülkeleri’nin kalbi, siyasi açıdan stratejik başşehridir.Bugün dünya’nın en genç devleti olan Kosova, Osmanlı tarihinde önemli bir yer tutar.Osmanlı’nın genişleme tarihi İstanbul’un fethinden 64 yıl  önce 1389 yılında Kosova’nın fethedilmesi ile başlar.Ancak Osmanlı’dan önce Peçenekler, Vardaroitler, Çerkezler,Kumanlar gibi Türk boyları Kosova’da yaşamışlardır.Kosova’daki Osmanlı eserleri Anadolu’daki bir çok vilayetten çok daha fazladır.Türk İstiklal marşı’nın yazarı üstad M.Akif Ersoy Kosova’lı bir Arnavut’tur.Abdülhamit’in saray muhafız bölüğünün başında İsa Bolidin gibi Kosova’lı bir Arnavut vardır.Yine Osmanlıda çok sayıda Kosovalı vezir ve paşalar görev almıştır.Çanakkale savaşında binlerce Kosovalı Osmanlı adına şehit düşmüştür.Kosova’da Arnavutlar son dönemlere kadar “Pahsa Turcies” yani Türklük adına yemin ederlerdi.Hatta daha da ilginci “Türküz elhamdülillah” diyen çok sayıda Kosovalı vardır. Bir Sırp için Bosnalı “Doğuludur”,Arnavutlar, coğrafi konum olarak Balkanlar'ın batısında yaşasalar da diğer Balkan halkları için “Doğuludur”. Todorova'nın da belirttiği gibi Balkan halkları Doğu-Batı düzleminde kendilerini daha batı bir noktaya yerleştirmek için sürekli bir mücadele içinde olsalar da “Bütün Balkan halkları için, ortak ‘Doğulu' Türk'tür” .İşte Balkanlarda Rumeli dediğimiz Türk-Arnavut-Boşnak ortaklığı İslam düşüncesi ve Doğu Oryantalizmi ile bu şekilde şekillenir.Bu yüzden de Rumeliyi Balkanlardan ayırmak gerekir.Rumeli denilen olgu Balkanlarda Türk kimliğini temsil eder.

Kosova’da bugün 40 bin kadar Türk yaşıyor.Buna karşılık Türkiye’de sayıları 3 milyon cıvarında Kosova’lı yaşamaktadır.Türkçe, Türkiye’nin dışında ilk kez bir Avrupa ülkesi olan Kosova’da resmi dil olmuştur.Kosova parlementosunda 4 Türk milletvekili, bir Türk bakan bir de Türk bakan yardımcısı vardır.Priştine üniversitesinde Türkoloji bölümü hizmet veriyor. Kosova’da çok sayıda Türk dernekleri var.Bu dernekler Federasyon kurmak üzere görüşmeleri sürdürüyorlar.Bugünkü Kosova hükümetinde bir tanesi  Yeni Kosova İttifakı (ARK) listesinden  3 tanesi de KTDP’den olmak üzere toplam 4 Türk milletvekili ,  bir Türk bakan ve  bir  Türk bakan yardımcısı görev yapıyor.

Diğer taraftan son günlerde bilinçli olarak Türklerle Arnavutlar arasında Kosova ve Makedonya’da suni problemler oluşturulup, bir takım husumetlerle bu iki tarihi dost ve hatta akraba topluluk karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.Bu düşmanlık tohumlarını gerek Türkiye’de gerekse Arnavutluk, Kosova ve Makedonya’da atmaya çalışan bir takım gruplar vardır.Bölgedeki Türk ve Arnavut guruplarının  sağ duyulu olmaları ve bu fitnelere kapılmamaları gerekmektedir.Zira Türkler ve  Arnavutlar 600 yıla yakın tarihi bir dostluğa sahiptirler.Balkanlar’daki  Arnavutların yaşadığı devletler (Kosova,Arnavutluk ve Makedonya) Türkiye için bölgedeki dost ve müttefik sayılabilecek ülkeler olmasından dolayı, bu durum bazı güçlerin hoşuna gitmemektedir.

 

5-KOSOVADAKİ ABD VARLIĞI

Büyük Ortadoğu projesi’nin sınırlarının Balkanlar’da başladığını düşünen biri olarak Kosova’nın bu alanda stratejik bir merkez olduğuna inanıyorum.Zira ABD’nin Kosova’nın Ferizaj kentinde yaptığı Bondsteel Camp isimli askeri üs Avrupa’daki en büyük askeri üs’tür.Bu askeri üssün altında zengin Uranyum madenlerinden bahsediliyor.Uranyum’un bölgedeki kanser vakalarının artmasında rolü büyük.Hatta Kosova’nın ilk cumhurbaşkanı olan İbrahim Rugova’nın da değerli madenlere olan koleksiyon merakının onu kanser yaptığını söyleyenler vardır.Kosova’daki Amerikan askeri üssünde görevli  bir Amerikalı askeri yetkiliye, Kosova’da Amerika’nın daha ne kadar kalacağı sorulduğunda. “Türklerden 1 gün daha fazla” cevabını alınmıştır.Bu cevap espirili olmanın dışında düşündürücüdür.

  Kosova’da bizleri esas düşündüren ve üzen konu, Kosova’lı Arnavutlar’ın ABD’ye sanki bir kurtarıcı gibi bakmaları ve genel itibarı ile halkın ve Kosova yönetiminin Amerikaya olan sevgisidir.Kosovada, Kosova bayrakları kadar Amerikan bayraklarının asılı olması ve büyük bir caddeye Bill Clinton isminin verilmesi ilginçtir.Bu belki Arnavutlar’ın stratejik bir oyunu olarak bölgede ABD’den destek almaları için uyguladıkları bir senaryo olabilir.Umarız böyledir, zira ABD ancak çıkarları ölçüsünde dost olan bir ülkedir.Aslında ABD’nin uzun dönemli Kosova planları, ileriki dönemlerde mutlaka bölgedeki Arnavutlarla ciddi bir çatışmayı beraberinde getirecektir.Umarız ABD ve diğer AB ülkeleri ile olan yakınlık Kosova’nın manevi ve kültürel değerlerinde kalıcı dejenerasyona neden olmaz.

 Osmanlı döneminde Rus’larla Balkanlardaki tarihi çekişme, bugün artık ABD ve AB ülkeleri arasında sürecek gibidir.Bugün gerçektende Kosova üzerinde ABD ve AB arasında güç düellosu vardır.ABD askeri açıdan, AB’de ekonomik açıdan Kosova’yı abluka altına almıştır.Kosovadaki Amerikan askeri üssü ve Kosova’da Euro para biriminin uygulanması bunlara birer ciddi delildir.

  6-TÜRKİYE-SIRBİSTAN İLİŞKİLERİ

 Tarihte Türkiye ile ana kaburgasını Sırbistanın oluşturduğu Yugoslavya arasında çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır.27 Kasım 1933'te Belgrad'da imzalanan 'Türkiye-Yugoslavya Dostluk, Saldırmazlık, Hakem ve Uzlaşma Antlaşması ve  Türkiye’nin NATO’ya girmesi üzerine tepki gösteren Sovyetler Birliği Türkiye’ye  1953 yılında nota vermesi üzerine Türkiye’nin  Sovyet himayesinde Bulgaristan’ın Yugoslav federasyonuna planlanmış şekilde girmesi ihtimalinden kaygı duyması üzerine  Türkiye – Yugoslavya arasında toplumsal, siyasi, askeri vb. alanlarda işbirliğini getirdi.Bunun üzerine Türkiye  28 Şubat 1953 yılında Ankara’da ve  1953  yılında Yugoslavayada içinde Yunanistan’ında olduğu anlaşmalara imza attı. Ayrıca  1954’te Komünist Yugoslavya, Türkiye ile olan konvansiyonu tazelemiş ve buna “Centilmenlik anlaşması” yapmıştır. Bu koşullardan ve dönemin Yugoslavya içişleri bakanı Sırp Aleksandar Rankoviç’in uyguladığı asker, polis teröründen ötürü binlerce kişi göç etmek zorunda kalmıştır.1955-56 yıllarında Kosova ve Makedonya’dan Türkiye’ye göçler bu anlaşmadan sonra olan göçlerdir.Yeni Asır gazetesi köşe yazarı Hüseyin Kocabıyık bir dönem başbakan Tansu Çiller’in bürokratlarındandı.Bosna savaşı sırasında Bakınız sayın Kocabıyık’ın ilginç bir hatırasını paylaşalım:

 Yıl 1995. Temmuz ayının 14'ü olmalı. Başbakanlık konutundayız. Başbakan'ın huzurunda sabah toplantısı yapıyoruz. Ben Çiller'le yeni çalışmaya başlamıştım ve ilk toplantımdı. Masada Başbakan Çiller'den başka bazı üst düzey hariciyeciler, Milli Eğitim Müsteşarı, Yalım Eralp ve ben vardım. Konuşulan konu 11 Temmuz'da Bosna Srebrenica'da Sırplar tarafından enselerine kurşun sıkılarak katledilen 12 bin Bosnalı Müslüman idi. Başbakan nasıl bir tavır belirlemek gerektiğinin arayışı içindeydi. Sözü bana verdi. Ben, "Önümüzdeki günlerde uluslararası güç buraya müdahale edecek; siz bunu da öngörerek hemen harekete geçmelisiniz. Hemen bugün Londra'ya gidin ve orada bir basın toplantısı yaparak bütün dünyanın dikkatini bu katliama çekin. Sırpları destekleyen İngiltere ve Rusya'yı kınayın. Hemen Bosna'ya gideceğinizi ve uluslararası güç müdahale edene kadar orada kalacağınızı ifade edin. Ve gerçekten de Bosna'ya gidin" dedim. Tansu Çiller beni ilgiyle dinledi. O arada karşımda duran Yalım Eralp sözü aldı. Unutmam mümkün değil; söylediği aynen şuydu: "Hayır efendim çok yanlış olur. Zaten bizim Bosna'nın bağımsızlığını tanımamız büyük hata idi. Bizim o bölgedeki stratejik çıkarlarımız Sırbistan'la beraber olmayı gerektirir. Ayrıca uluslararası gücün buraya müdahale etmeyeceği de anlaşılmıştır". Ben, o fikrine hiç katılmadığımı ve ayrıca tarihi sorumluluklarımızı göz ardı edemeyeceğimizi; Bosna'yı koruyamazsak İstanbul'u da koruyamayacağımızı" filan anlatmaya çalıştım. Başbakan Çiller dediğimi yapmadı. Bir hafta sonra tam da benim öngördüğüm gibi uluslararası güç Sırp saldırganlığına müdahale etti. “

 Kosova savaşında İtalya’dan kalkan NATO menşeyli  Türk jetlerinin Kosovadaki Sırp hedeflerini yerle bir etmesi ve Bağımsız Kosovayı ilk tanıyan ülke Türkiyenin olması Türkiye’nin dış politikasında dik durmaya başladığını gösteriyor.Türkiye bu konuda öyle etkili olmuştur ki, Sancak bölgesinin kahraman lideri Süleyman Uglani’nin bir zamanlar suçlu olarak arandığı Sırbista’a devlet bakanı olmasında ve beraberinde uzun süredir aranan savaş suçlusu Radovan Karadziç’in yakalanmasında başrolü oynamıştır.Ancak yinede belirtmek isteriz ki; Türk dış politikasında Türkiye’nin Balkanlar konusunda Ankara merkezli  bir çalışma gurubu kurması ve bu alanda gerek Kosova ve gerekse Makedonya’daki  Arnavut’larlarla stratejik ortaklığı kurması gerekiyor.Türkiye’de yaşayan sayıları 17 milyon dolaylarındaki Rumeli göçmeni dünya kamuoyumda iyi bir sivil lobi ve Türkiye açısından güçlü bir avantajdır.Keza Balkanlarda da sayıları yaklaşık 1,2 milyonu bulan Türk asıllı ve 12 milyon dolaylarında Arnavut ve Boşnak gibi Müslüman ve akraba olan topluluklar vardır.

 

 

 

7-KOSOVA’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

 

Kosova için Balkanların kalbi de diyebiliriz. Kosova, Türkiye ile Batı Avrupa ülkeleri arasında köprü görevini görür. Mikro düzeyde, Balkan ülkeleri ile Türkiye’nin Batı Avrupa ülkeleri ile bağlantısını sağlar. Makro düzeyde ise, Avrupa-Asya-Afrika kıta ülkeleri arasında hem karayolu ve hem de demiryolu yol güzergâhı üzerinde bulunmaktadır.

Kosova’nın Makedonya’ya,Karadağ’a, Sırbistan’a,ve Arnavutluğa gümrük sınır kapıları vardır.

Bugün Arnavutluk, Makedonya,Karadağ,Yunanistan-Çamriya bölgelerinde yaşayan yaklaşık 6 milyon, çeşitli Avrupa ülkelerinde de yaklaşık 4 milyon ve toplam 10 milyon  Arnavut’un  Etnik merkezi de Kosova’dır.

 

Avrupa’nın en büyük ikinci Altın-Gümüş madenleri Kosova’nın Mitrovisa şehrinde bulunmaktadır.Yine Kosova’nın çok zengin Linyit ve kurşun  madenleri vardır.Kosova, ismi gibi tarım olarak dümdüz bereketli büyük bir ovaya kurulmuştur .Üstelik Kosova’da büyük bir genç nüfus bulunmaktadır.

 

Kosova’nın din faktörü açısından incelendiğinde, Katolik Hıristiyan- Ortodoks Hıristiyan ve İslam Dünyası’nın Avrupa kıtasında buluştuğu konumda yer alan Müslüman bir ülkedir. Bir bakıma İslam Dünyası’nın Avrupa’da Hıristiyan ülkelerine sokulduğu bir ülke olduğu kadar, Katolik Hıristiyan olan Batı Avrupa ülkeleri ile Ortodoks Hıristiyan Avrupa ülkelerinin buluşma noktasındadır. Her şeyden önemlisi, bütün çabalarına rağmen bir türlü sıcak denizlere açılamayan Rusya Federasyonunun Adriyatik denizine açılma umudunun olduğu bir konumda yer alır. Bu jeopolitik özellikleri ile, Kapitalist Batı Dünyası ile (eski) Komünist Doğu Dünyası’nın kapıştığı bir coğrafyayı teşkil eder. Kendisinin Müslüman bir ülke olması nedeniyle, İslam Dünyası’nın Avrupa’daki gözde topraklarıdır.
        Dünya üzerinde az bulunan ve büyük bir jeopolitik öneme sahip olan Kosova, Güneydoğu Avrupa’da, Yeni Dünya Düzeni’ni temsil eden Batı ülkelerinin doğuya doğru, Rusya Federasyonu yanlısı sosyalist ülkelerin Batıya doğru, İslam Dünyası’nın kuzeye doğru yayılma kavşağında kilit bir ülkedir. Daha doğrusu dünya güçlerinin çarpışma noktasında, önemli bir kriz fay hattını teşkil eder.

İleriki günlerde çok daha ciddi kıvılcımlar büyük patlamalara neden olabilir.Kosova’daki bir patlama, bölgenin barut fıçısı olan Kosova’yı,Balkanların artık zamanı gelen deşarj (Topraklama) işlemine götürebilir

 

 

8- Martti Ahtisaari ve Kosova

 

Nobel 2008 Barış Ödülü sahibi ve eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari kuşkusuz dünya literatüründe önemli bir şahsiyet. Afrika’da Namibya’nın bağımsızlığını kazanmasında da Ahtisaari’nin rolü büyük olmuştu ve bu olay Nobel’i kazanmasında etkiliydi. Ahtisaari’yi Türkiye’nin Avrupa Birliği serüveni sayesinde yakın tanırız. Türkiye’nin AB ‘aday üyesi‘ olarak ilan edildiği tarihî 1999 Helsinki Zirvesi’nin ev sahibi Finlandiya Cumhurbaşkanı idi. O günden bugüne Türkiye’nin AB üyeliği için, AB yolunun açılması için Türkiye’nin yöneticilerinin birçoğundan daha fazla gayret gösterdi Marti Ahtisaari. Bir Türk dostu gibi görüyoruz. Ancak sayın Ahtisaari’yi Kosova’daki Birleşmiş Milletler özel temsilcisi olduğu dönemde daha yakından tanıma şansımız oldu. Kosova’nın anayasasının şekillenmesinde iskeleti kuran mimar kendisiydi. Kosova için planladığı ve önerdiği şeyler kuşkusuz Kosovalı Arnavutlar ve Türkler için mükemmel değildi. Bizde ehveni şer dediğimiz kötünün az kötüsü cinsten yani. Tarih boyunca zulüm ve sıkıntı çekmiş Kosova’nın bağımsızlık hayali için sabırsızlığı normaldi. Üstelik Kosova’yı her manada destekleyecek güçlü bir ülke de yoktu. Bu şartlarda, Marti Ahtisaari’nin planı kabul edildi.

Marti Ahtisaari’nin Kosova planında üç çok önemli konu bulunuyordu. Bunlar;

1- Kosova’nın mevcut tüm sınırları ile bir bütün halinde bağımsızlığı. (Kosova bölünmeyecek)

2- Kosova’nın başka ülkelerle bütünleşmemesi (Arnavutluk ve Makedonya ile birleşmemesi yada diğer bir tanımla etnik Arnavutluk devleti olmaması)

3- Kosovadaki azınlıklar sorunu

Sayın Ahtisaari’ye işte bu planların ışığında şu iki soruyu sorduk:

1- Kosova bağımsız oldu ama şimdi 6 nokta sorunu var ve özellikle Mitrovica şehri, Kosova’dan kopartılmak isteniyor, ne olacak?

2- Kosova’daki azınlık hakları konusunda Türk’lerle ilgili bir şey getirilmiyor, ne diyorsunuz? Bu sorular karşısında Ahtisaari net cevaplar vermedi. Sadece, Kosova’nın bir bütün olduğunu ve Kosova hükümetinin doğru şeyler yaptığını ifade etti, azınlıklar konusunda da en büyük azınlığın Sırplar olduğunu ve onlar için çalışmalar yaptığını söyledi. Kosova’daki Türklerden bahsetmedi bile. Bizde kendi kendimize bu nasıl Türk dostu diye sorduk işte. Dahası özel temsilcisi olduğu Kosova’da sorunlar tam anlamıyla çözülmediğine göre, başarılı olup olmadığını sizlerin takdirine bırakıyorum.

 

9-KOSOVA’YI TANITMAK

 

Türkiye’ye düşen bir diğer görev, henüz Kosova’yı tanımayan İslam ülkeleri ve Turki cumhuriyetlerinin de Kosova’yı tanımaları için baskı yapmasıdır.Azerbaycan, Türkmenistan,Kırgızistan gibi Turki Cumhuriyeti devletlerin Rusya’nın baskısı ile Kosova’yı tanımadıkları görülüyor.Diğer yandan Bazı Arap ve Müslüman ülkelerinin de Kosovayı tanımamalarının tarihi bir sebebi var. Eski Yugoslavya devleti , Doğu-Batı arasında “dengeli bir ilişki” kurmaya önem vermiş ve “Tarafsızlar” (Bağlantısızlar) Bloğu’na katılmayı (1956 Bandung Konferansı) tercih ederek, burada “lider ülke” konumuna yükselmişti. Bu gelişmeler çerçevesinde, 1960 yılına kadar pek kimsenin varlığından haberdar olmadığı II. Balkan Paktı, aynı yıl “resmen” sona erdirildi.Bağlantısızların liderliğini alan Yugoslavya, bu gurup içinde yer alan pek çok Arap ülkesini etkilemiş ve tabiri caizse sömürmüştür.Bugün bir çok Arap ve Müslüman devletinin Kosova’yı tanımamasında Yugoslavya’nın dolayısıyle Sırbistan’ın tarihi etkisinden kaynaklandığı düşünülmektedir.Oysa İslam Konferansı Teşkilatı’nın  genel sekreterliğini  Prof.Dr.Ekmelettin İhsanoğlu başkanlığında Türkiye yapmaktadır.Türkiye’nin gerek İslam Konferansı ve gerekse Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyinin geçici üyeliğine seçilmesi bölgede etkin bir güç olmasına neden olmuştur.

 

 

 

 

 

SON OLARAK

 

Türkiye’nin bölgede sahip olduğu gücü  iyi kullanması ve Balkanlarda daha etkin olması bekleniyor.Son dönemde Türkiye’nin Balkanlar ve özellikle Kosova ile  tarihten gelen dostluğunu tazelemesinin yanında  siyasi, ticari ve stratejik yakınlaşması sevindiricidir.

Kosovada TEB,Çalık grubu,Çilek mobilya,istikbal,Ülker, Özerler grup, Kürüm sigortacılık, Alpet, THY, Gülistan Türk kolejleri gibi 600 kadar Türk firması faaliyet yapıyor.Geçen yıl

Kosovada Türk Ticaret odası kuruldu. Diğer yandan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesindeDEİK/Türk-Kosova İş Konseyi  13 Ocak 2009 tarihinde resmi olarak imzalandı.Dışişleri bakanımız  Ali Babacan, geçtiğimiz günlerde bir gurup işadamı ile Kosova’ya yaptığı resmi ziyaret çerçevesinde, Kosova Dışişleri Bakanı İskender Hüseyni ile biraraya geldi. Görüşmenin ardından Babacan ve Hüseyni, 2 anlaşmaya imza koydular. Bu anlaşmalardan ilki olan, Kosova ve Türkiye arasındaki işbirliğinin esaslarına dair strateji belgesiyle, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amaçlanıyor. İkinci anlaşma olan karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasıyla ise iki ülke vatandaşlarının karşılıklı ziyaretlerinin kolaylaştırılması amaçlanıyor.Bölgede başka bir çalışmada  TİKA’nın  (T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma idaresi başkanlığı) faaliyetleri önemli bir misyon üstlenmiştir. TRT’nin başlatmış olduğu yeni kuşak programlarda Balkanlara yönelik programlar ve Balkan dillerinde yayınlar yapması önemlidir. Bizim çok uzun zamandır söylediğimiz bir öneri olan “Dış Türkler bakanlığı’nın” kurulması ve bu bakanlıkta Balkanların işlenmesi önemli bir çalışma olacaktır.

 
 
  Total 22710 ziyaretçi - Since 28.02.2008  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol