KOSOVALILARIN YENİ BULUŞMA NOKTASI
  Kosova, AB ve Biz
 

Pazar gününden beri Avrupa’da yurttaşlarının önemli bir bölümü müslüman olan yeni bir devlet var.

Bu yeni devlet ileride Arnavutluk’la birleşir mi birleşmez mi bilemiyorum ama yeni devletin kuruluş sürecinde, belki biraz da Sırbistan ve Rusya antipatisinin dürtmesi sonucu, bu Balkan halkının AB süreci yönünde güçlü irade beyanı beni heyecanlandırıyor.

Bugün (18 Şubat) itibariyle AB başkentlerinin, muhtemelen Yunanistan ve Kıbrıs dışında, Kosova’nın bağımsızlığını, Washington’la beraber tanıması bekleniyor.

Çoğunluğu Arnavutça konuşan ve Müslüman Kosovalılar’ın önümüzdeki dönemde AB müzakere sürecini başlatabilmek ve en kısa zamanda tam üye olabilmek için ellerinden geleni yapacaklarını düşünüyorum.

Ve bildiğim bir şey de, toplumun ve devletin çok güçlü destek verdiği bir AB sürecinin mutlaka ‘mutlu sona’ ulaşacağı; böylece bizdeki AB karşıtlarının ‘AB’ye müslümanları almazlar’ safsatası da böylece sona erecek.

Bugünden gördüğüm bir manzara, daha doğrusu güçlü bir ihtimal, Kosova’nın AB’ye bizden önce tam üyeliğinin gerçekleşeceği ihtimali.

Tarihsel yakınlığımız da olan bu halkı şimdiden kutluyorum.

***

Kosova’nın bizden bile önce AB’ye tam üye olma ihtimalinin altında, birileri, AB başkentlerinin Rusya’ya yönelik stratejilerinin yattığını söyleyebilir, bu iddiada azımsanmayacak bir doğruluk payı da vardır ama belirleyici olan halkın ve devletin kendi geleceğini, özgürlük, refah ve güvenliğini AB şemsiyesi altında görmesi ve bunun gereklerini eksiksiz yapmasıdır.

Konuyla ilgilenenlerin önümüzdeki dönemde Kosova-Brüksel ilişkilerini yakından izlemesini ve özellikle bizim AB karşıtlarının AB sürecinin nasıl işlemesi gerektiğini görmesini öneriyorum.

Birilerinin bu süreçte Türkiye Kosova değildir diyeceklerini adım gibi biliyorum ama bu argümanı da doğrusu çok komik buluyorum, doğrudur, Türkiye Kosova değildir ama Polonya da Portekiz değildir, Malta Kıbrıs değildir, Bulgaristan Fransa değildir, Senegal de Cezayir değildir.

***

Bu yazıyı yazdığım esnada önümde Taraf gazetesi ve bu gazetede Neşe Düzel’in MHP milletvekili Deniz Bölükbaşı ile yaptığı bir söyleşi duruyor ve bu söyleşide Sayın Bölükbaşı’nın TCK 301 ile ilgili düşüncelerini okuyorum ve ürperiyorum.

Ürpermemin nedeni bir MHP milletvekilinin konuya ilişkin görüşleri değil, buna pek şaşmayabilirim ama Sayın Bölükbaşı’nın çok yakın bir tarihe kadar Hariciye teşkilatı içinde cok önemli ve belirleyici görevlerde bulunmuş olması, bugün de devlet erki içinde bu ürpertici görüşlerin, maalesef başta Yargıtay olmak üzere büyük çapta kabul görüyor olması Kosova’nın muhtemelen bizden önce AB üyesi olma ihtimalinin en büyük açıklayıcıları.

Cemal Paşa’nın torunu Hasan Cemal 301 nedeniyle yani Türklüğe hakaretten yargıç önüne çıkıyorsa ve bu madde hala değişmiyorsa Kosova’nın bizden önce AB üyesi olma ihtimalini lütfen Sarkozy’de ve Merkel’de aramayalım, bu açıkça kendimizi aldatmak olur.

***

AB projesi, seneler önce İlhan Tekeli ve Selim İlkin’in yazdığı gibi bir ‘ulus devleti aşma’ projesi ve bu ‘aşma’ eyleminin öncelikle zihinlerimizde gerçekleşmesi gerekiyor.

Kosova’nın bağımsızlığı üzerine yorum yapan dış politika analistleri bağımsız Kosova gerçeğinin Türkiye’nin devlet politikalarını mesela Kıbrıs, Karabağ, Kuzey Irak gibi konuları nasıl etkileyeceğini tartışıyorlar ama bu dış politika analizcileri bile konulara hala resmi devlet tezleri ekseninden bakıyorlar.

Örneğin, Kuzey Irak’ta gerçekleşebilecek ve Ankara’nın hamilik, ağabeylik yapacağı bir bağımsız kürt devletinin acaba 70 milyon yurttaşın refahını ve özgürlüğünü nasıl etkileyeceğini değil de resmi tezle örtüşüp örtüşmeyeceğini tartışıyoruz.

Sanki o resmi tezlerin zamana dayanıklılığını daha doğrusu dayanıksızlığını biliyormuşuz gibi. 

Kaynak: http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=143183

 
  Total 22678 ziyaretçi - Since 28.02.2008  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol